Makaleler

Denetimli Serbestlik Tedbiri uygulanarak Cezanın İnfazı

1.Genel Bilgiler

Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı kurumu[1], hukukumuza 05.04.2012 tarih ve 6291 sayılı Kanun ile İnfaz Kanunu’na eklenen 105/A maddesiyle girmiştir. Bu kurum; belli şartları taşıyan hükümlülerin, topluma uyum sağlamalarının kolaylaştırılması ve yeniden suç işleme risklerinin azaltılması için kişiye göre belirlenmiş bazı kontroltedbirleri uygulanmak suretiyle, şartla tahliye tarihinden bir yıl önce ceza infaz kurumundan salıverilmeleri anlamına gelmektedir[2].

İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesinin 1’inci fıkrası; “hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla” şartları taşıyan hükümlülerin şartla salıverilmelerine bir yıl kala tahliye edileceklerini ifade etmektedir. Madde gerekçesinde de hedefin; “hükümlüleri topluma yeniden katılmaya hazırlamak amacıyla cezaların infazında mümkün olduğunca yarı özgürlük, açık rejimler ya da geçici yerleşmeler gibi belirli yöntemler kullanılmasını öngören, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Tavsiye Kararlarına[3] uygun alternatif bir infaz rejimi oluşturmak” olduğu açıklanmıştır. Ayrıca gerekçede, bu infaz rejimi vasıtasıyla hükümlülerin; yeniden suç işleme risklerinin azaltılmasına, sosyal hayata hazırlamasına imkân sağlanması, tahliye şartlarına uyumunun gerçekleştirilmesi, toplumsal kurallara uyma becerilerinin geliştirilmesi ile toplumun hükümlüye olumsuz bakışının azaltılmasının amaçlandığı belirtilmiştir.

Hiç şüphesiz, denetimli serbestlik düzenlemeleri ile çeşitli makul amaçlara ulaşılması hedeflenmektedir. Ancak denetimli serbestlik düzenlemeleri yapılırken, bu müessesenin temel yapısı, fonksiyonu ve ilkeleri ile çelişen hükümler vaz edilmesinden kaçınılmalıdır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararlarında, denetimli serbestlik hükümlerinin amaçları yanında birtakım kılavuz ilkelere de yer verilmiştir. Örneğin, denetimli serbestlik toplum emniyetine ve adaletin adil idaresine katkıda bulunmalıdır. Denetimli serbestliğin, suç̧ mağdurlarına ilişkin konuları ele aldığı tüm vakalarda, onların haklarına ve ihtiyaçlarına saygı gösterilmelidir. Yine bu tedbirler uygulanırken, her bir vakanın adil şekilde ele alınmasını sağlamak için hükümlülerin bireysel karakteristikleri, durumları ve ihtiyaçlarını tamamen göz önünde bulundurmalıdır. Bir yaptırım veya tedbiri uygulamada, denetimli serbestlik kurumları, hükümlünün haklarına adli veya idari kararın öngördüğünden ve suçun ağırlığına göre her bir bireysel vakanın veya doğru şekilde belirlenen yeniden suç̧ işleme riskinin gerektirdiğinden daha ağır yük veya kısıtlama getirmemelidir.

Ülkemizde, denetimli serbestlik, çeşitli kararların devamında ya da bu müesseselerle birlikte uygulama alanı bulabilen, çeşitli amaçlara hizmet eden, çok fonksiyonlu bir müessesedir. Bununla birlikte, İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesinde yer alan “denetimli serbestlik tedbiriyle cezanın infazı”, adeta şartla salıvermeden önceki şartsız salıverme işlevigörmektedir. Şartla salıvermeden beklenen amaçlardan farklı bir amaca hizmet etmeyen ve mevcut haliyle şartla salıvermenin uygulanma imkanını genişleten[4] bu düzenlemenin, infaz sistemimiz içerisindeki varlığı gereksiz olup uygulamada karmaşıklığa da yol açmaktadır. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazında, hükümlülerin bireysel durumları, tehlikelilikleri, ıslah olup olmadıkları gibi hususlar göz önünde bulundurulmamakta, getirilen istisna hükümleri dikkate alındığında, infazdan çok önceki bir tarihte işlenmiş suça odaklanıldığı, infazdaki ilerlemelerin “suç vasfı” gözetilerek hiç nazara alınmadığı, “infazda hak etme yerine, suçun işlendiği anda hak etme olgusunun sisteme yerleştirildiği” görülmektedir.

2. Koşulları

a. Denetimli serbestlikten yararlanacak hükümlüler

Denetimli serbestlikten hangi hükümlerin yararlanacağı 105/A maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

i) Açık ceza infaz kurumunda veya

ii) Çocuk eğitimevinde bulunan ya da

iii) Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen hükümlüler yararlanabilir. Hükümlülerin açık cezaevine ayrılması konusunda gerekli şartları ayrıntılı olarak § 2. Numaralı başlıkta incelediğimizden oradaki bilgilere atıf yapmakla yetiniyoruz.

Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlüler, denetimli serbestlik ile cezanın infazı usulünden yararlanamazlar (m.105/A, f.4).

b. Cezanın bir kısmının infaz edilmiş olması

Bir hükümlünün denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için kural olarak, cezanın belirli bir kısmının infaz edilmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte, uygulamada hükümlünün mahkûm olduğu hürriyeti bağlayıcı cezanın, İnfaz Kanunu’nun 107’nci maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan şartla salıverme oranına göre, cezaevinde çekilmesi gereken kısmının bir yıl veya daha az olması halinde ne şekilde hareket edileceği konusunda tereddüt bulunmaktadır. Keza örneğin, doğrudan açık cezaevinde infazın gerçekleştirileceği hallerde, açık cezaevine alınan ya da açık cezaevine alınmayı hak etmesine rağmen infazına kapalıda başlanan hükümlünün, salıverilmesine bir yıldan az bir süre bulunduğunda, bu kişinin infaz kurumunda kalmaya devam etmesi uygun düşmemektedir.

7242 sayılı Kanunla değiştirilmeden önce 105/A maddesinin ilk halinde, kişinin denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için cezasının son altı ayını kesintisiz açık cezaevinde geçirmesi şartı aranmaktaydı. Ancak bu şart, neredeyse hiçbir zaman uygulanmamıştır. 24.01.2013 tarih ve 6411 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesiyle İnfaz Kanunu’na eklenen Geçici 4’üncü madde uyarınca; açık ceza infaz kurumundaki iyi halli hükümlüler ile açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler bakımından aranan altı aylık süre şartının 31.12.2015 tarihine kadar uygulanmayacağı kabul edilmiş, daha sonra bu tarih 5.12.2015 tarih ve 6655 sayılı Kanunun 5’inci maddesiyle  31.12.2020’ye uzatılmıştır.

Konuyla ilgili Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin Geçici 1’inci maddesinde yer alan hüküm yol gösterici olabilir. Buna göre, İnfaz Kanunu’nun Geçici 6’ncı maddesi gereğince istisna tutulan suçlardan hükümlü olanlar hariç olmak üzere, 1.7.2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, beş yıldan az hapis cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna alınan hükümlüler, en geç üç gün içerisinde yapılacak ilk gözlem sonucu iyi halli oldukları tespit edildiği takdirde bu Yönetmeliğin 10’ncu maddesine göre açık kuruma ayrılabilir. Açık kuruma ayrılan bu hükümlülerin iyi halli oldukları üç gün içerisinde tespit edilmiş olduğundan, denetimli serbestlikle tahliyeleri gerçekleşecektir.

c. Hükümlünün koşullu salıverilmesine belirli bir sürenin kalmış olması

aa. Temel Kural

Kural olarak açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ya da açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, koşullu salıverilmelerine bir yıl veya daha az süre kalması halinde, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle tahliyeden yararlanabilirler.

Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan kadın hükümlülerin, bu infaz usulünden yararlanabilmesi için, koşullu salıverilmelerine iki yıl veya daha az süre kalmış olması gerekir (m.105/A, f.3 a).

Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen hükümlüler ise, koşullu salıverilmelerine üç yıl veya daha az süre kalması durumunda bu infaz usulünden yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir (m.105/A, f.3 b).

bb. 671 sayılı KHK ile getirilen düzenleme

Olağanüstü hâl kapsamında çıkarılan 15.08.2016 tarih ve 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 32’nci maddesi ile İnfaz Kanunu’na eklenen Geçici 6’ncı maddede hükümlülerin şartla salıverilmelerine iki yıl kala denetimli serbestlikten istifadesi mümkün kılınmıştır.

Bu hükümden istifade edebilmek için;

i) suç tarihinin 1/7/2016 tarihinden önce olması,

ii) istisna bırakılan suçlardan birinden hükümlü olunmaması (26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar),

şartları aranmıştır.

cc. 7242 sayılı Kanunla getirilen düzenleme

14.04.2020 tarih ve 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yeniden düzenlenen İnfaz Kanunu’nun Geçici 6’ncı maddesi ile denetimli serbestlikten faydalanmak için hükümlünün şartla salıverilmesine bir yıl kala tahliyesini öngören kural, bu defa üç yıla çıkarılmıştır. Ayrıca kişilerin kurumdan istifadesi yönünden açık cezaevinde bulunmaları koşulu kaldırılmış, iyi halli olmak koşuluyla kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler hakkında da uygulanacağı ifade edilmiştir (Geçici madde 6, f.3). Böylece 1 Temmuz 2016’dan önce işlenen suçlarda etkisiz bırakılan 105A maddesinin temel kuralı, bu defa 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından etkisiz hale getirilmiştir.

7242 sayılı Kanun, şartla salıverme tarihinden üç yıl önce denetimli serbestlikle tahliye olamayacak hükümlülere ilişkin istisna hükmünü de genişleterek muhafaza etmiştir. Böylece Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82 ve 83), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu, (madde 87, fıkra iki, bent d), işkence suçu (madde 94 ve 95), eziyet suçu (madde 96), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan hükümlü olanlar düzenlemeden istifade edemezler.

Müessesenin uygulanmasında kapsam dışı bırakılan suçların ceza ağırlıklarına göre belirlenmesi yerine, sayma suretiyle tayin edilmesi, teknik açıdan doğru olmadığı gibi, sınırlandırmanın sübjektif tercihlere bırakıldığını ortaya koymaktadır. Bahsi geçen suçlardan haksızlık içeriği itibariyle daha ağır olan suçlar, maddede açıkça yer almaması sebebiyle denetimli serbestlik uygulamasından istifade edebilmektedir.

7242 sayılı Kanun, İnfaz Kanunu Geçici 6’ncı maddenin 2’nci fıkrasında özel durumu bulunan hükümlüler yönünden “üç yıl” koşulu hafifletilmiştir. Nitekim 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, Türk Ceza Kanunu’nun kasten öldürme suçları (madde 81, 82 ve 83), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere; sıfır-altı yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler hakkında 105/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “iki yıl”lık süre, “dört yıl” olarak uygulanacaktır.

Küçük çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler yönünden getirilen bu düzenleme ile aynı ve/veya benzer suç ve cezalardan mahkûm hükümlülere oranla pozitif bir ayırımcılıkla infaz koşulları hafifletilmektedir. İşlenen suçla ilgisi bulunmayan bizatihi hükümlünün kişisel durumunun cezaevi koşullarında infazı kendisi ve suçla irtibatı bulunmayan çocuğu yönünden zorlaştırması sebebine dayanan hükümden, suç. tipleri nazara alınarak bazı hükümlülerin yararlandırılmaması hukuken (infazda eşitlik prensibi) ve insani açıdan yerinde değildir.

Keza 30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, Türk Ceza Kanunu’nun kasten öldürme suçları (madde 81, 82 ve 83), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere; maruz kaldığı ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen altmışbeş yaşını bitirmiş hükümlülerin koşullu salıverilmeleri için ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken süreler, azami süre sınırına bakılmaksızın 105/A maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebilir. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca veya Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen bir raporla belgelendirilir. Bu hüküm yönünden de yukarıda ifade ettiğimiz istisna suçlar bakımından getirilen eleştiri geçerlidir. Hayatını yalnız ve cezaevi ortamında idame ettiremediği tıbbi raporlarla kabul edilen bir hükümlünün cezasını, işlediği suç tipi  nazara alınarak, cezaevinde infaza devam etmek doğru değildir.

d. İyi Halli Olmak

Bir hükümlünün denetimli serbestlikten faydalanarak şartla salıvermesine bir yıl kala tahliye olabilmesi için iyi halli olması gerekir.

e. Talep ve karar

Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı, koşullu salıverilme gibi resen uygulanabilen bir infaz usulü değildir. Bu infaz usulünün uygulanabilmesi için, şartları taşıyan hükümlülerin talepte bulunması gerekir. Talep şartının aranması kanımızca, denetimli serbestlik tedbirinin, hükümlüye getirdiği yükümlülükler sebebiyledir.

Hükümlünün talebi üzerine, cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle dışarıda infazına, ceza infaz kurumu idaresince hazırlanan değerlendirme raporunu dikkate alarak, hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan Cumhuriyet başsavcılığının bulunduğu yer infaz hâkimi karar verir.

3. Denetimli Serbestlik Tedbirinin İnfaz Usulü

Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;

i) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,

ii) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,

iii) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,

iv) Belirlenen programlara katılması,

yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri değiştirilebilir (m.105/A,f.5).

4. Denetimli Serbestlik Tedbirinin Sona Ermesi

Denetimli serbestlik tedbiri üç halde son bulur.

Birinci ihtimalde, hükümlü öngörülen tedbirin gereklerine ve denetim planına riayet eder. Bu durumda hükümlünün koşullu salıverilmesi için denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, işlem yapılmak üzere ilgili infaz hakimliğine gönderilir (m.105/A, f.9). Böylece denetimli serbestlik kapsamında salıverilme yerini koşullu salıverme hükümlerine bırakmış olur.

İkinci ihtimalde hükümlü denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine ve denetim planına uygun davranmaz yahut cezaevine kalan süreyi çekmek için geri dönmek ister. Bu hali, denetimli serbestlik tedbirinin olumsuz sona erme şekillerinden biri olarak belirtmek mümkündür. Buna göre hükümlünün;

i) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne beş gün içinde müracaat etmemesi,

ii) Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,

iii) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi hallerinde,

denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine, denetimli serbestlik müdürlüğünün bulunduğu yer infaz hâkimi tarafından karar verilir (m.105/A, f.6).

Belirtelim ki; ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra beş gün içerisinde denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmeyen hükümlünün, bu sürenin bitiminden itibaren iki gün içerisinde teslim olmaması halinde hakkında, TCK.’nun 292 ila 293’üncü maddelerinde yazılı hükümler uygulanır (m.105/A, f.8).

TCK.’nın 292’nci maddesinde; “Hükümlü̈ veya tutuklunun kaçması” suçuna yer verilmiştir. Adliyeye karşı suçlar arasında düzenlenen bu suçun ihdası ile, ceza infaz kurumlarının güvenliği ve güvenirliği koruma altına alınmak istenmiş ve hükümlü ve tutukluların infazdan kaçma niteliğindeki eylemleri yaptırıma bağlamıştır. Maddede; “(1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü̈ hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun, silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılıri

(4) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış̧ hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(5) Bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş̧ olanlar hakkında da uygulanır” denilmektedir.

293’üncü madde ise, bu suç tipine ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesini ihtiva etmektedir. Tutuklu veya hükümlünün kaçtıktan sonra etkin pişmanlık göstererek kendiliğinden teslim olması halinde, kaçtığı günden itibaren teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dikkate alınarak, verilecek cezanın altıda beşinden altıda birine kadarı indirilir. Ancak, kaçma süresinin altı ayı geçmesi halinde cezada indirim yapılmaz.

Son olarak, İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesinin, 14.04.2020 tarih ve 7242 sayılı Kanunu’nun 46’ncı maddesiyle yeniden düzenlenen 7’nci fıkrasına göre, hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan dolayı kamu davası açılmış̧ olması halinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebilir. Kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi halinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir.

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararına konu edilmeden önce, Kanun’un 105/A maddesinin 7’nci fıkrasında; “Hükümlü hakkında;

a) İşlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’ üncü maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi,

b) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi,

c) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması,

halinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir. Hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde, cezanın infazına tekrar denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam edilmesine infaz hâkimi tarafından karar verilir” denilmekteydi.

Söz konusu fıkranın (b) ve © bentleri Anayasa Mahkemesi’nin 26.12.2013 tarih ve 2013/33 E., 2013/69 K. sayılı kararı ile, (a) bendi ve fıkranın ikinci cümlesi ise Anayasa Mahkemesi’nin 09.04.2014 tarih ve 2014/14 E., 2014/77 K. sayılı kararları ile iptal edilmişti. Mahkeme bu son kararında, “Ceza hukukunda bir kişinin suçlu olarak kabul edilebilmesi için hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleşmiş olması gerekir. Ceza muhakemesinin evrelerinden olan soruşturma ve kovuşturma aşamalarında, kişi kesin hükümle mahkûm olmadığından suçlu olarak nitelendirilemez ve bu suç nedeniyle hakkında ceza hukuku alanına giren yaptırımlar uygulanamaz. (…) İtiraz konusu kural uyarınca hükümlü hakkında; işlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi hâlinde, tekrar kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmeleri kanun koyucu tarafından bir tedbir olarak düzenlenmiş ise de, söz konusu kural bu kişilerin kesinleşen bir suçları olmaksızın haklarında yaptırım uygulanmasına neden olmaktadır. Bunun yanında kural, denetimli serbestlikten yararlanma hakkını ve denetimli serbestlik kurumundan hükümlü ve toplum lehine beklenen kamusal yararı da ortadan kaldırmaktadır. Kanun’un çıkarılma amacı ile çelişen bu hususlar ise hükümlülerin henüz işleyip işlemedikleri belirli olmayan bir suçtan dolayı yaptırıma tabi olmalarına yol açmakta ve Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen “suçsuzluk karinesi” ile bağdaşmamaktadır”şeklinde gerekçelere yer vererek, itiraz konusu kuralın, ilgililerin, suçlulukları ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılmaları olanağından yararlanmalarını engellediğini ve hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik ilkesini de ihlal ettiğini belirterek itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşmıştır.

İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesinin yeniden düzenlenen 7’nci fıkrasında da, hükümlü̈ hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan dolayı kamu davası açılmış̧ olması, denetimli serbestlik tedbirinin kaldırılmasını gerektiren bir hal olarak kabul edilmiş olup, hakkında kamu davası açılmış olan kişinin bu müesseseden yararlanmasının engellenmesi suçsuzluk karinesi ile bağdaşmayacağından, Anayasa Mahkemesi’nin 7’nci fıkranın önceki haline ilişkin iptal gerekçelerinin bu düzenleme açısından da geçerli olduğu düşünülebilir.

5. Denetimli serbestlik tedbirinin sonucu

Denetimli serbestlikten istifade eden hükümlü, yükümlülüklerinin ereklerine ve denetim planına uygun davranırsa koşullu salıvermeye hak kazanır. Bu kapsamda hükümlünün koşullu salıverilmesi için denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, 107 ‘nci ve 108’inci maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili infaz hakimliğine gönderilir.

[1] Bkz. Demirbaş, İnfaz Hukuku, s.566 vd.; Özbek, İnfaz Hukuku, s.325 vd.

[2] Özbek, İnfaz Hukuku, s.325.

[3] Bakanlar Komı̇tesı̇nı̇n Üye Devletlere Avrupa Konseyı̇ Denetı̇mlı̇ Serbestlı̇k Kurallarına İlı̇şkı̇n Cm/Rec(2010)1 Nolu Tavsı̇ye Kararı için bkz. http://www.cte.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/1982019151805AB_DS_kurallari_turkce.pdf(e.t.:20.04.2020)

[4] Turhan, Faruk — Altıkat, Abdurrahim, “Yeni Bir Ceza İnfaz Usulü Olarak Denetimli Serbestlik ve Bu Usulden Yararlanma Şartları”, S.D.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi C.2, S.2, Yıl 2012, s.13.

Yazar Hakkında

Ahmet Caner Yenidünya

Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku alanında uzmandır. Ceza Hukuku Genel Hükümler, Özel Hükümler, Ceza Muhakemesi Hukuku ve Ticari Ceza Hukuku alanında pek çok kitap ve makalesi bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü’nün ülkemizde insan ticareti ve cinsel şiddet mağduru kadınların korunmasına yönelik yaptığı projelerde aktif olarak görev almış, katılımcı olmuştur.

Leave a Comment